17 Mayıs 2013 Cuma

Muhteşem Yüzyıl: Bennnn Nigar, ölmüyorum zuhahahah xd

Sevgili okuyucu, merhaba, afiyettesin inşallah?
Beni sorarsan, sanırım nihayet Mihrimah'ın bedduasını alarak, aşk meşk konusunda 27 yaşından sonra adeta bir tineyç mutınt ninja törtıla dönebilmenin haklı gururu içerisindeyim, "isolde hanım maşallah telefon elinizden düşmüyor 2 derstir" diye profesörden azar işitmişliğim var, ne sandın, hah :/

Oysa asıl istediğim Mihrimah gibi iğrenç bir ergen değil, Nigar denen tövbe bismillah Patriot geçirmez karı gibi ölümsüz olmak, Mihrimah'ın torunlarının görümcelerinin çocuklarına bile musallat olabilecek kadar uzun ve sağlıklı yaşamaktı.

Kimler ölmedi ki bu dizide?

- Hürrem yüzünü yaktığı halde musmutlu bir yancı olmaya devam eden Maria/Gülnihal buharlaşmak suretiyle öldü,
- Valide Sultan daş gibi olmasına rağmen, kezban kızı ve fettan gelini yüzünden imdi ürek irtularak öldü,
- You shall not pass bastonlu Daye Hatun öldü,
- Mahidevran'ı cinsel anlamda arzulamış tek insan olan bazlama surat Gülşah öldü,
- Harem kayıtlarına kısaca "404" olarak geçirilen, Mustafa'nın geçici görme kaybı ya da multiple personality yaşarken yanlışlıkla hamile bıraktığı Fatma yabışkanı öldü,
- Kezopatra Hatice'nin çilekeş kocası, dert babası İbrahim öldü,
- Çıkarayak Mihrimah'a nihayet kendisini isteyen bir koca bulan Ayas Paşa denen cibiliyetsiz öldü,

Bu esnada payitahtta verem, veba, kurdeşen, at gribi, vezir parmağı gibi pek çok salgın hastalık, deprem, küresel ısınma (bkz: Lütfi Paşa'nın yaz kış kürk giymesi), Hatice dellenmesi gibi pek çok felaket gözlemlendi. Fakat Harem'deki işinden "şirket Rus ortağa satılıyor yaa" bahanesiyle çoktan atılan, kendisine odun maşası ile bile temas etmekten imtina eden bir herifle yıllarca zorla evli kalan Nigar denen şey ne gitti, ne bitti, ne oldu, ne de öldü. Yediği her tekmeden sonra nasıl bir godoş olduğu belli olmayan Matrakçı Nasuh'a yapıştı durdu. Zehirli ok yiyip, Altar'ın oğlu Tarkan'ı iyileştiren, güya "dünyanın bütün madenlerinin eridiği havuz" görünümlü kusmuk gibi yerde haftalarca su içinde yatmaktan etleri helmelenen İbrahim'i o haldeyken bile üzerinize afiyet yedi bu karı, sonra da "ooooovv Paşa bana choq ashik <3". Sümbül başlarında olmasa o havuza Avon indirimden aldığı 5 TL'lik banyo köpüğünü döküp paşanın yanına suya bile girerdi, öyle bir azmandı kendisi.


                               "Ahahahyt, asıl bana aşıktı rahmetli (kalp) - Isolde Pargalıyan"


Mahidevran - Gülfem - Hatice üçlüsünün toplamından (Şah'ı katmıyorum, libido blocker Lütfi olmasaydı çok farkı bir potansiyel seziyorum) yaklaşık 20 kat fazla östrojeni bir başına salgılayabilen Nigar'ın evrelerini inceleyecek olursak:

- Haremde kalfa rütbesi ile garip bir cinsel gerginlikle gezmek, sanki kuytu köşelerde cariye memesi elliyor gibi durmak,
- Her gün boy abdesti almak, innasabirin çekmek, yine de İbrahim'i düşünüp her gece hallenmekten kurtulamamak,
- İbrahim gibi bir "alpha male"'in, Hatice gibi bir "kocişim ayıpçıl şeyler izlemiş yetişin kıssslarr :((" insanı ile evlendirildiğini görerek dertten yine hallenmek,
- Saçını Kaputan Mağara Adamı Paşa gibi kabartıp yüzüne örterek Hatice kılığında İbo'nun koynuna girme planları yapmak,
- İbrahim'in oklanmasını ve cıbıldak şekilde, adeta salamura Tokat Yaprağı gibi su birikintilerine basılmasını fırsat bilip kimse yokken adamı öbüşmek durmak,


                                              "Adeta bir mağara Meri Jeyn'iyim şekerim"


- Bu vesileyle İbrahim'e yattığı yerden subliminal mesajlar kaktırmak,
- Öyle godoş bir kocaya varmak ki aynı gece İbrahim'le yatak kırabilmek,
- Normalde dünyalar zekisi bir insanken (aynı ben), aşık olunca adeta bir Caillou, bir Pepee zeka seviyesine inmek (aynı ben the second),
- Akşamları İbrahim'le şarap eşliğinde Kama Sutra kitabı üzerine edebi sohbetler ederken, gündüzleri Hatice'yi ziyarete gidip "bu da ne kadar salak zaaa :d" diye düşünerek gül gül eve dönmek,
- Vah babooov, hamile kalmak,
- İbrahim'le mobilyacılar çarşılarına bebek odası bakmaya gitmeyi hayal ederken, adamın aniden "üff bitti Nigargül, darlama beni kezban mısın yha, yani what happens in Fatih Çarşamba, stays in Fatih Çarşamba" moduna girivermesi,
-  Hamileliğin sanki mal kadın forumlarına "bebişim şu kadar günlük, şu kadar aylık" sayacı koymuşcasına cümle alem tarafından duyulması,
- Hatice isimli, yılda bir halvet yanlısı, ayaklı doğum kontrol harikası kezomanço tarafından hamilelik süresince çeşitli işkencelere maruz bırakılmak, "senin bebek ölüvirdi" diye kapı önüne atılmak,
- Sultanların en muffini tarafından bulunmak, himaye edilmek, hep şans verilmek ama Hatice işkenceleri yüzünden ağır hasar gören beyinle algılayamamak,
- Evladının Hatice adlı kukusu mühürlü tarafından saklandığını yine Hürrem Sultan ve Keranacı Nasuh sayesinde öğrenmek,
- Bu arada bir hardkor enerjisi alarak Rüstem Paşa ile zorla evlenmek, ama adamın eldivenle bile sevmemesi,
- En nihayetinde seni hamile bırakıp "gachayım" diyen, onca vaadden sonra kendinden bekaret kemerli Hatice çılgınına geri dönen İbrahim'in ölmesi ve hiç "lan bu adam benimle fanfin yüzünden gözden düştü biraz da, zaten Hatice yüzünden bir gün yüzü göremedi" diye düşünmeden tüm suçu hooooop Hürrem'e yüklemek,
- İbrahim ölesiye kızı mızı unutmak, aniden bir neşe ve gülme gelmesi, her gün Şah'ın kıçından ayrılmamak, Hatice'ye "ay canım sana düz fön de yakışır ha" diyecek kadar enseye şaplak olmak,
- Rüstem denen adamın kendisini hala evde tuttuğuna, "eski alaturka tuvaletten bozma depoda yatacaksın" demeyip bir oda verdiğine bile şükretmeyip durmadan adamın kuyusunu kazmak, ama adam bir kez şöyle duvara yapıştırsa, aniden saf değiştirecek gibi bakmak,


                                      "Böyle yapınca aynı Joker'e benzedin karı, giderin sıfır"


- Rüstem tarafından davullar, zurnalar ve toplu bulaşık yıkanan reklam şenlikleriyle sokağa atılmak, ve aniden deli öpmüş gibi "kızım da kızım, evladımı verin bana" diye ağlamaya başlamak, "Patpatçı Nasuh mu neydi öyle biri vardı koşayım da iki göz yaşı dökeyim, hemen inanır salak :d" diye koşmak,
- Bakmak ki Patpatçı'dan da, Şah'tan da, hatta yeni kocası ile yalnız kalmamak için eve kedi köpek almayı düşünen Hatice'den bile hayır yok, kimse "gel de bende kal, kendi evin gibi yayıl" demiyor, "kızımı arıyorum" bahanesiyle Parga tarafına uzun ev arayışına gitmek, "ıyyy Parga da ne bitli sidikli yermiş, hemen İstanbul'a geri dönmeliyim kanks :s" demek.
- Rüstem'in nikahında "belki bu gece beni eller" diye beklerken hiç akla gelmeyen kızı için, nikahsız kalınca "Müge Hatun'a bile çıktım ama kızım yooooğğk :((" diye çok seviyormuş, üzüntüsünden ölmüş gibi yapmak,
- "Başıma ne geldiyse Yavuz'un şımarık kızları Hatice ve Şah-ı Huban Ersoy yüzünden geldi" demeyip yine bu cicişlerin kapısını yalamak,
- En nihayetinde "Şah bile Lütfi'ye vermiş, bu bana vermediydi" hırsıyla, Rüstem'in bebeğini kaçırmak,

Vee, hiçbir işlev, akrabalık bağı, karı - kocalık, fakbadilik, mayışlı bir meslek kalmadığı halde senarist tarafından hala resmen alemlere ibret olarak dizide tutulmak!

İşte aşktan meşkten, çeşitli salaksal hareketlerden, gizli gizli The Calling - Wherever You Will Go gibi ergensel şarkılar dinlemekten vakit bulduğum zamanlarda bunu düşünüyorum dostlarım: ACABA DİZİNİN SONUNDA NİGAR TAHTA GEÇECEK Mİ HA SENARİST?

Esen kalın.

Edit: Selam, bu yüce imparatorluğu ben yönetiyorum. Bir sitem etmemle Nigar öldü, ne kadar mübarek bir insan olduğumu, "ol" dediğimin olduğunu umarım artık anlarsınız canıms:

http://dizifilm.com/haberdetay.asp?newsid=217056

4 yorum:

  1. Mükemmel olmuş! Nigar karakteri baymaya başlayalı aylar oldu. Tespit de çok doğru. Deli Hatçe, kocasının kendisini aldattığı kadını neredeyse evlatlık alacak :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "İbrahim'in hatırası" diye Nigar'ı ölünce geyik başı gibi doldurtup yeni sarayının duvarına asacağını düşünüyorum ben de :)

      Sil
  2. Çok isabetli ve eğlenceli bir yazı olmuş, Nigar'dan da 100. bölüm itibariyle kurtulacak olmamız da sevindirici bir gelişme.

    YanıtlaSil
  3. guzel bir yazı olmus ellerine sağlık keske sen muhtesem yuzyılın seneryosunu yazsan iyi olur bence...blog yazıların harika.

    YanıtlaSil

ve sahne sizin