7 Nisan 2013 Pazar

27 yaşında Facebook'a başladım, darısı 67'de Acun yarışmalarına inşallah

Atalay Demirci'nin adından başka bir şeyini bilmiyorum, tipini bile. Baha denen ha babam beslenmiş veledin de sadece dış görünüşüne baktım, zira insanların üçyüz beşyüz kişilik gruplar halinde yemek, ısırmak, çığlık atarak sarılmak istedikleri çocukları hiç sevmem, hele ki Twitter'da "Bu Baha ne ola ki? Şarkıcı olan ölmüş mü yoksa vah vaaah :((" diye bakıp, "hadi çocuk değil Baha yapalım aşkım :))" şeklinde bir tweet okuduğum andan beri Baha bir dünya güzeli olsa, Lars gelip Baha'nın ayağını öpse gözümde değil, o nasıl tweet lan?

Aslında sorun Atalay, Baha, şu ya da bu değil, sorun Acun ve taifesi. Milyonların ağzını ayırdığı kıt programlardan medet uman nice garibanın, Acun - Hülya - ve ilk ikisini aratmayan bir üçüncünün ağzına sırf şu para illetine bakmak zorunda olmalarına katlanamıyorum, bununla eğlenemiyorum, ağrıma gidiyor.
Hiçbir şekilde açıp izlemişliğim yok fakat bir keresinde yaşlı bir amcanın yarıştığı bir bölüme denk gelmiştim. Amca illüzyonistti, yüzünde mahçup - gülümser bir ifade ile gösterisini sundu, Acun, Hülya ve üçüncü de yüzlerinde "ayy yazık yaaa hadi acıyalım :))" ifadesiyle 1 turluk umut verdiler amcaya, ben de oturduğum koltukta sinirden katılarak ağladım. Bir insan bununla nasıl eğlenir ya da buna nasıl sevinir bilmiyorum, ben yapamıyorum.
Kutulu ya da adalı programları izlememe sebebimse, hiçbir sosyal ağımda "RuJuNu TaTtIrMaSaYdIn RiMeLiN AqMasDı qÜsEliM!!!!!" gibi şeyler paylaşanların olmaması, hatta çevremde böyle tek bir canlının bile var olmaması ile aynı sebepten: Merhaba ben Isolde, 27 yaşındayım, bence aptalların ölmesinde hiç sakınca yok.




Kendimi bir kutu açma kapama yarışması için ömründen 1 ila 5 ay çürüten insanların bir kapağın iç tarafında yazan "5 lira" gibi şeyleri hissettiklerini iddia ettikleri, ve "kutumda minicik hissediyorum" diyenin kutusundan(!) nah böyle kol kadar çıkınca karşı tarafın ciddi ciddi trip attığı bir müneccim boku yemişlik komedisini izlerken düşünemiyorum. Bir insanın bunu nasıl uzun zamanlar boyunca ve düzenli izleyebileceğini, bundan nasıl bir zevk ya da heyecan duyabileceğini kendimi paralayıncaya dek düşünmeme rağmen hala bir sonuca ulaşabilmiş değilim. Ortalama bir Acun yarışmacısı döngüsü: "İnsan doğar - büyür - Acun yarışmasına katılır - iki reklamlık ömrü olur - para bitince Kanal 7 Haber'de "açım" diye ağlar".
Ped reklamı kadrolusu uzun suratlı kızı, Mutfağım'daki Nurselcim'i, Behzat Ç.'de oynayan at hırsızı kılıklı eleman ve karısını saymıyorum, geleceklerine garanti de vermiyorum.

Gelelim neredeyse anadan üryan kızların kameralar karşısında işte o anadan bahsederek "annemi ve babamı çok össsledimm :((" diye ağladığı saçmalıklar şahına: Kızım yüksek yüksek tepelere ev kurulmuş değil, kendin koşarak gelmedin mi bu sözde açlık, lümpenlik, hamam karılığı ve epilasyonsuzluk diyarına? Annengilleri, dayıngilleri, ebengilleri çok özlediysen binlerce mastürbatörü ekrana toplayan programdan ayrıl, kıçını kapat da evine dön bebişim, ha? İçkiden burnu kızarmış bandanalı amcalar var ki onlara hiç değinmiyorum hahaha.


                         "Bubamgilleri özlemekten içim körük gibi şişti vallah" - Survivor Kesha


Bak Facebook hakkında yazacaktım ben, nasıl da don lastiği gibi uzatmışım Kanal D'nin eski dizi yayını yapan kanalındaki nuh-u nebiden kalma dizilerden Pis Yedili'ye kadar her şeyi izleyen ergen kuzenlerimi ziyaretlerim haricinde bir kez bile Acun yarışması izlememekle övünmeyi. Elim değmişken benim için bir yarışmadan çok çiğköfteci adı olan O Ses'e de değinmek isterdim ama bilin bakalım ne oldu: o yarışmayı maruz kalarak bile izlemediğimi farkettim (İzlemesem bile seziyorum ki orada bir "eller kadir kıymet bilmiyor annem" var ve bir yarışmacı ciğer, dalak, diyafram yırttıra yırttıra söylüyor bunu, jüri de ağlıyor filan)
Tek bildiğim Hadise'nin röfleli bir Ümraniye gülüne dönene değin zayıfladığı ve kıçının sarktığı. Ne güzel yumuş yumuş bir ablamızdın oysa Hadise, binlerce kadının "al işte Hadise'nin basenleri de benimkiler gibi" diye avunma kaynağıydın, oldu mu suratın süs köpeğine dönene kadar zayıflamak, ha annem? :((

Facebook ise üzerinde uzun uzadıya başka bir yazıda ahkam kesmem lazım gelen bir mevzu. Zira Isolde'un o sarsılmaz elitizminin aslında acilen sit alanı ilan edilmezse çökecek olan, dibini kurtlar kemiren bitli şatolara döndüğünü, 2012 yazında "Facebook'a hoş geldin. Hemen arkadaşlarını bul, eski sevgililerin yeni sevgili yapmış mı kontrol et, ilkokuldan tanıdığın ve şu an ne skime yarayacağını bilmediğin filancanın arkadaşlık isteğini kabul et, merhaba ben Ankara'dan astsubay bilmemkim diye başlayan tanışma mesajları al, ismi amip gibi bölünüp iki ismi ve iki soyismi ile Ayşe Merve Memurçocuğu Zengingelinioğlu olarak yaşamına zor da olsa devam eden lise arkadaşının tren garlarında çekilmiş 2000 poz düğün fotoğrafına bak, check-in takip etmekten imanın gevresin, hadi koçum meh meh" mesajını alınca anladım.
O konu da yakında vizyona girsin inşallah.

Esen kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ve sahne sizin