24 Nisan 2013 Çarşamba

Muhteşem Yüzyıl: Madem batıracaktınız bari bunca insanı telef etmeseydiniz Part 1

Merhaba sevgili okuyucu, çeşitli sebeplerle hayattan illallah ettiğim ve bloga değil uzun bir yazı, bir harf bile yazacak kadar kafamı toplayamadığım nice günden sonra, bugün ben ve pek çok yoldaşım için çok önemli bir vakayı masaya yatırmak üzere aranızdayım: Muhteşem Yüzyıl nasıl Küçük Sırlar - Aşkın Dağlarda Gezer - Kavak Yelleri arası bir diziye dönüştü ve cörrrt cört cörtledi?

Özellikle sözlükteki azimli real time yorumlarımı takip edenler bilir, şu alemde bir su içmeyi, bir kabak tatlısını, bir de Muhteşem Yüzyıl'ı aşırı severim. Fakat gerek Meral Okay'ın ölümü sonrası dizinin adeta bir Cadde dili edebiyatı, hamamcı teyze entrikası ve Gırgıriye seviyesiyle yazılması, gerek bazı karakterlerin aniden kırklara yedilere karışması, gerek sultan- şehzade karakterlerinin ne kadar Sıtarbaks müdavimi tip varsa onlar tarafından canlandırılması, beni ziyadesiyle deli ediyor. Ağalar!


                     "Bana replik diye, evlat diye bunları mı layık gördünüz, inşallah ölün"

Ve karşınızda Muhteşem Yüzyıl'ın patpatlama, cörtcörtleme ve hımhımlama, kısacası rezil-i rüsva olma süreci part 1:

Kaybolan Karakter Sendromu: 

Kısaca KKS, bu dizinin iliklerine kadar işlemiş, ayıklanmış balık kokusu gibi her yerine sinmiş ve adeta yabışmış, gitmemekte. Şu ana kadar Muhteşem Yüzyıl'da genelde sinir bozucu rollerde yer bulan ve öldü mü kaldı mı, kocaya mı vardı, evlatlık mı verildi, kendini bilime ilime mi adadı belli olmayan başlıca karakterler:

1-) Prenses Isabella Fortuna: 1 kg çekirdeğin hepsi zorla çitletildikten sonra paketin dibinde kalan tuz taneleri ile ovula ovula peeling yapılmış dudakları, memelerini kaşlarına değdirmeye azmetmişçesine sıkılmış korsesi, kafasına taktığı orta sehpa süsü gibi şeyler ve hüzünlü bir ördek gibi bakan yüzüyle, Hürrem'i en çok anırtan ve kanırtan karakterlerden biri buydu. Başlarda kendisini sevsem de, onca özgürlük, mal mülk, taş gibi herifler varken gelip korkunç bir ana ve kızkardeş, ayrıca 3 karı sahibi Süleyman'a abayı yakmasıyla "oeehh" dedim ve o andan itibaren gözümde şu Doğulu bir adama kuma olarak kaçan, kuması ve kendisinin doğurduğu çocuk sayısının kıyasıyla gündemi epeyce meşgul eden, Seda Sayan'a da çıkan Gülten Bilmemkim adlı kızdan bir farkı kalmadı. Sonra Hürrem bunu gümletti ve karıya ne olduğu bir sır olarak kaldı. Bir arkadaşım "o kız rahibe olmuş" filan demişti ama ben hiç duymadım. Her ne olmuşsa olmuş, Süleyman "Isabella'yı nereye attın aşüfte karı?" deme bahanesiyle Hürrem'i balkon mermerlerine yapıştırıp, üzerinize afiyet öpmüştü. Mahidevran da balkondan görüp içeri kaçarak "Öbüşmek nasıl bişiğdi hühühühü" diye ağlamıştı. Buna vesile olduğu için bile Isabella Fortuna'yı saygıyla anıyorum.


Kafasına 1 Milyoncudan alınma vitrin süsü takmış, vay babovv


2-) Aybige Hatun: Bu karı da Süleyman'ın dayısıgilin torunu filandı sanırım, yani bunların kuzeniydi ama sarayda bir masajcıbaşı, bir kapı ağasının torununun komşusu kadar bile itibarı yoktu. Saraya gelmeden önce Terkos Pasajı'ndan aldığı tayt ve boy friend gömleği ikilisini aşınana ve kokana kadar giydi, Hürrem buna "azıcık memeli gibi giyin" demeseydi o taytı kıçından epidural sezeryanla ayıracaklardı. Gelen giden bunu zinhar iplemiyordu, hatta garibanı kendisi saraya geldiğinde henüz Ben-10 ve Sünger Bob izleme yaşında olan Mustafa ile nişanlamışlardı birkaç yıl sonra. Hani az daha erken geleymiş, altını bezlediği bebe ile evlenen Sultan Gelin bile olabilirmiş. Bir yandan da rahattı, çünkü kimse kendisini sallamadığı için çamaşırhanede kitap okuyabilir, taşlığa yatıp dikkat çekmeye çalışabilirdi, ama bu sonuncusunu yapsa muhtemelen Valide, Hürrem filan üstüne basarlardı, çünkü o kadar iplenmiyordu fakir. 
Sonra ne oldu? Uzun kaftan, 3 katlı pasta gibi kavuk görmekten baygınlık geçiren, bir adonise, bir dik popoya muhtaç saray kızlarının, bekarlığa veda partisi yapsalar striptiz yapmaya çağıracakları Bali Bey'e aşık oldu. O dönem biraz ilgi odağı oldu, Süleyman 1-2 kez yanına çağırıp "hağğ hoğğ" bir şeyler dedi, Hürrem kılık kıyafetiyle ilgilendi, kokmuş taytını yün yorgan içine kattılar filan, nihayet Malkoç'la foyası ortaya çıktı ve "gençler sevmiş, everelim" vb. demeden bunu geldiği Taytistanlı Devleti'ne iade ettiler. İşte ondan sonra evlendi mi, Bali'yi unuttu mu, etek giydi mi, üzüntüden çalı çırpıya mı sürttü belli değil. 
Biz bu kıza zamanında "ayy tiki gibi bu ne ya" filan diyorduk, meğerse büyük hata etmişiz, Mihrimah büyüyünce anladık kızın kıymetini :((


                            Mahidevran kaynanan olsa asıl o zaman ağlardın Aybige, sus yavrum.


3-) Hürrem'in arkasında gezen Esma: Bu da iyi bir kızcağızdı, biraz besleme tipliydi. Hürrem'in yaklaşık 4 çocuğunu büyüttü ama kendisi maşallah 1 yaş bile yaşlanmadı, mahalledeki 3 yaramaz erkek çocuk sahibi, ufak tefek güzel yüzlü esmer ablalar gibiydi, "yaşım 38" dese hepimize bir inme inerdi. Ve ayağını sürümüştü, kendisinden sonra saray Esmanur'dan, Esmahan'dan geçilmedi. Her daim dinamik ve turp gibiydi, 1 saat sonra çaya misafir gelecek olsa 4 çeşit çıkarabilir gibi bir hali vardı, zinhar kilo almadı ve kırışmadı. Fakat kendisine ne olduğu hiç belli olmadı, yerini yavaş yavaş Nazlı aldı, o da Şah-ı Kaban tarafından boğduruldu zaten. Ne tatlı kalfamızdın sen Esma, seni hep Hürrem'in bitmez tükenmez çocuklarından birini taşırken hatırlayacağım.


                                       "Yine doğurdu turuncu karı mk, taşı babam taşı :(("


4-) Helena: Gudubetlikle Fatma Hatun'u asla ve kat'a aratmayan bu kezbandroide ne olduğu da ayrı bir merak konusu. Sanırım Mahidevran'ın kendisi gibi kuru memelilerle doldurduğu hareminde istediği ebatlarda meme yoksunluğu çeken Mustafa, bu karıyı anadan üryan yüzerken görüp "MEME VAR" diye sevinmişti, yüzüne baktığını hiç sanmıyorum, adam direkt gülücüğe odaklanmış gibiydi. Sonra bu eşsiz güzellik(!) binbir zahmetle saraya getirildi, sonrasında halvette, oturma odasında, yolda belde Mustafa'ya türlü tripler attı, "Annen de mi bizimle yemek yiyecek Mustafa, hani beyaz yakalı bir çifttik?" filan diye şaşırdı, Mustafa'yı koluna takıp ailesigile oturmaya gitti, bu ay parçası için az kalsın zavallı Şehzade Mehmed ölüyordu, Fatma karısıyla izleyiciye iğrenç bir görsel deneyim yaşatan kavgalar ettiler, ve sonunda: eeeee? Bir Helena vardı ne oldu ona?
Kendisinin saraydan gönderilmesi üzerine Mustafa yalandan bile ağlamadı, kameralara bile oynamadı, sanki karı buhar olup uçtu, arkasından bir tek Problem Çocuk'taki gibi camlardan balon uçurmadıkları kaldı. 
Peki madem böyle olacaktı, biz Helena'ya, onun çeyiz mağazası çalışanı triplerine, acilen cımbız gerektiren gül cemaline neden maruz bırakıldık? Hesap verin!


                  "Nedn annele oturyrz anlamyrm yni Mustafa, uff nyse bu gece başm ağryo"


5-) Nigar'ın kızı Esmanur: Nigar'ı çok özel bir teknoloji, iksirler, bilgisayar programları ve kocakarı ilaçları ile küçülterek yarattıkları bu minik elemana ne oldu, daha doğrusu bir ara "Esmanur da Esmanur" diye yerlerde sürünen anası ne oldu da bu sabiyi aklından tamamen çıkardı, adını anmaz oldu, Julianne Moore'un oynadığı dandik filmdeki gibi çocuğu bu karının hafızasından sildiler mi, anlamıyorum a dostlar. Esmanur nerede belli değil, anası deli Hatice ve frijit Şah'la lokma-şerbet keyiflerinde, kızını kendisine verebilecek yegane insanın kuyusunu şehvetle kazma peşinde, el bezine dokunamama sendromu gibi kendisine dokunamayan Rüstem Paşa'yla dedikodu yapma peşinde. Kadının aklından Esmanur'un E'si bile geçmiyor anasını satayım. Ben komşunun torunlarını bu karının kızını düşündüğünden daha çok düşünüyorum. Anasının oturduğu sarayı her gün aşındırdığı halde Esmahan'a bakıp bile "ay benimkinin adı da Esmanur'du" demiyor. Tam bir Müge Anlılık vicdansız ana. İnşallah bu kadersiz sabiyi de sultanların turuncusu bulur da o koca memelerinin himayesine alır.


                          "Beni fotoşokla küçülttüler, ben Nigar, melaba çokokrem yiyorum"

Ve sıra "Muhteşem Yüzyıl'ın gelmiş geçmiş en acüze karakterleri" listesinin 1 numarası, seyircinin kurdeşen dökme ve sinir sahibi olma kaynağında..

6-) Firuze Hatun: Kendisinin diziye nasıl kaktırıldığını 2 milyonuncu kez yazmayacağım, zira bunlar her yerde yazıldı çizildi, yapımcı bile "bize dayadılar kankaa" demeye getirdi, yani herkesin malumu. Normal bir saray kadınının yaklaşık 1/3'ü ağırlığında, meme ve popo gibi vücut parçalarından hiç nasiplenmemiş, normalde o tiple Süleyman tarafından değil halvete çağırılmak, adına derhal  "Firuze Hatun Veremle Savaş Dispanseri" kurulup ağır bir verem tedavisine başlanacak olan bu karıyı başımıza "Süleyman'ın ayılıp bayıldığı çıtır" diye saldılar, zavallı Hürrem'im bu tarla korkuluğu yüzünden intiharlara mı kalkışmadı, neler neler. Farsi aksan yapmayı "Hönkarım", "Hörrem Sultanim" demek zanneden birinden bahsediyorum bakın, karıyı düşündükçe havlu ısırmış gibi oluyorum o kadar acüze bir tip. 


                                  Giymiş olduğu dev güllaç bile onu Hürrem'den koruyamadı

Sonra ne oldu? Bu KaktırmaNur Hatun ajan çıktı, ama ajanlığı anlaşılmadan önce sarayda çılgın bir Uçan Adam Sabri performansı sergileyerek aşkından kendini yerlere attı,  Süleyman arkasından "Vah yazık, gitti çıtır Firuzem, ne güzel berbat şiirler okuyorduk birbirimize, Ölü Ozanlar Derneği gibiydik :( Keşke Hürrem ajanlık meselesini ortaya çıkarmasaydı mk. O turuncu karıdan da sağlam korkuyorum ha" triplerine girdi. Akabinde Süleyman dede zehirlendi, başını yine Hürrem bekledi, adam iyileşsin diye 1400 rekat namaz kıldı, bu işi Firuze'nin yapmış olabileceği bir tek canım İbrahim'in aklına geldi ama Süleyman bu ihtimale ölü bir orkinos gibi bakarak cevap verdi.
Yani karı dizinin üzerine itinayla tüy diktiğiyle, güzelim diziyi trollediğiyle kaldı. Olsun bir şekilde defolup gitti ya buna da şükür, ya Cem Sultan'ı Ahu Hatun'a kaptıran karakterimiz Hürrem'in öldürülüp kendisinin baş haseki yapılmasını ferman buyursaydı? Halinize şükredin köleler!


       İnsanın içinde güller açtıran, bahar havası estiren inanılmaz bir güzellik

Çok yakında burada: Part 2 - Kızkardeş, görümce, bacanak tipli olmaz olası saray villainları.

Esen kalın.

14 yorum:

  1. hahah super yazı olmuş okurken çok eğlendim ^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Blogumdaki ilk ve güzel yorum için teşekkür ederim o zaman ben de :)

      Sil
  2. Yorumlara bayıldım. Hele firuze kısmı tam ibretlikti, eline sağlık :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok yakında bunların erkek versiyonları ile karşınızda olacağım, çok teşekkürler :)

      Sil
  3. Hepsi komikti de, helena kısmında haykırdım resmen. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de kendisi aklıma gelince haykıracak gibi oluyorum, hele Fatma gelince direkt haykırıyorum :))

      Sil
  4. Sesli gülmemek elde değil. Eline sağlık. :)

    YanıtlaSil
  5. Usta süper olmuş ta, dizinin başında gemiden default olarak "Hürrem'in yancısı" şeklinde gelen ve ilk sezon boyu öyle kalan, önceki adı Maria sonraki adı ile Gülnihal olan karaktere ne oldu? Onu da bi yazsan sana zahmet :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru ya, ben Gülnihal'i unutmuşum! Onu da ekleyim bir ara, iyi hatırlattın sağ ol :)

      Sil
  6. ekşiden de buradan da beğenerek takip ediyoruz. var ol ! ofiste kahkahamdan insanlar toplaştı

    YanıtlaSil
  7. Ofis demisken ben de guldum ama hik pissh fffffffiifi diye rezil rusva sesler cika ararktan. 32 yasindayim bu kiz mi erkek mi nereli diye dusunuyorum. Bagislayin lakin merak eyledim. Maria evlendirildi sanki.gul aga da anlamsiz gitti. Oldu bittiye getirildi. Bali bey de oyle olmustu ama resmen reytingi toparlasin diye getirildi.

    YanıtlaSil
  8. Aklina fikrine saglik herzaman ki gibi supersin :)

    YanıtlaSil
  9. harikaydı eline sağlık :)

    YanıtlaSil

ve sahne sizin