11 Nisan 2013 Perşembe

Makaron ve vampirler sayesinde de zengin olamıyorsak ölelim bence

Gömüldüğüm akademik çabalar ve seneye bana gömüleceğini düşündüğüm KPSS - yurtdışı ikileminden yaka silker duruma geldiğim şu günlerde kendimi sık sık, Cihangir'de bir dilim kurtlu keki kremşanti ile süsleyip 15 TL'ye satan tahtakurulu bir kafenin sahibi ya da koca/zengin ve tıfıl sevgili parası ile Nişantaşı'nda bir apartman dairesine kurduğu "Sabbahatt", "Qezbban"" gibi isimlere sahip bir butikte, Avrupa'nın X şehri Fashion Week'ten çorduğu fikirleri satan bir "designer" olarak hayal ediyorum.

Sinir yok, stres yok, kendi gibi güdük akıllı fakat güzel kalçalı köşe yazarlarına "Güne sporla başlıyorum. Sabah sporumu, olur da sevgilimin şişko karısı iyice çıngar çıkarırsa herifin beni yüz üstü bırakması ihtimaline karşı, her an yeni bir sugar dadd.. yani sevgili bulabileceğim X Sports'ta yapıyorum ve işe geçiyorum. Butiğimiz çok keyifli bir mekan, her sabah burada çay ve simitle kahvaltımı ediyorum(gördüğünüz gibi bitli simit yiyorum ben de aşağılık halk gibi), öğlen de yine bu civarda boyu kendisinden 20 cm kısa sevgilisinin desteğiyle açtığı cafenin sahibesi canım arkadaşımla buluşup Kloz-Et'te yemek yiyorum :))" diye röportajlar vermek var. Nasıl mis bir hayat değil mi?

Özendiniz mi? Özendiniz, ama ne o kadar paranız, ne de "bas bas paraları Şükriyenaz'a / bir daha mı gelicez dünyaya" düsturuyla hareket eden yama işi sosyete bir sevgiliniz var, ama neyse ki akli melekeleriniz sıfır yetenekle para sayesinde modacı filan olunanamayacağını bilecek kadar yerinde. Fakat yine de şu yukardaki işkembe beyinli karı kadar zengin ve ferah yaşamak isterseniz alın size daha ucuz yollu fakat kesin sonuçlu, parayı köpeğiniz etme yöntemleri:

Makaron ve cupcake yapımcılığı: Onca yöntem içerisinde en zahmetsiz ve sizi "küçük kızını ısıtmak için şöminede 50 zilyon dolar yaktı" gibi efsanelere konu edecek olan bu, hemmen en dandiğinden bir kursa yazılıyorsunuz, bu makaron ve cupcake denen naneleri yapmayı alelacele öğreniyorsunuz (aslında internetten de öğrenebilirsiniz ama maksat dükkanınıza gelecek olan lapinlere daha havalı kaktırmacılık yapmak asfdsd), ve bu makaron-cupcake için üstlerini başlarını yırtabilecek olan gerizekalı tayfanın harman olduğu yerlerde dükkanı açıyorsunuz: Plazalara yakın AVM'ler, boğazdaki brunch mekanlarına yakın döt kadar yerler, dibinde 3 tane yatır olabilecek Cihangir-Bebek-Ortaköy apartmanları.


"Bu kuntinsiz lezzete asla nayır diyemiyorum çünkü çok parizyen"


Makaronların rengarenk olması, cupcakelerin üstlerinin yağdan parıl parıl parlaması ve yiyenlerin midesinde tropikal kelebekler, g.tünde katastrofik pireler uçuşturması, ofise hediye olarak geldiğinde kıskanç arkadaşları tuvalete ağlamaya koşturması için gerekli olan bir diğer husus da tabi ki mekanınızın ismi: Şakiroğlu Makaron, Özteksaslı Cupcake gibi isimlerle 1 ayda batarsınız. İsimler Fransızca olmalı, mutlaka İtalyan esintileri taşımalı; Notırdamdö Macaron, Vulevukuşe Cupcake gibi.
Beyaz zemin üzerine pembik bir şekilde yazılmış tabelanızı ve cazır cuzur eski Fransızca şarkıları da hallettiyseniz tamam: makaron denen şey başına 4 TL'den, cupcake denen boklu kek başına 10 TL'den şimdiden vergi rekortmenisiniz.



Şeker hamuru ile kaplanmış pasta ve kurabiye yapımcılığı: Hemen tarif verelim önce,
- Bim'den alacağınız pandispanya
- Bolca yağlı pasta kreması
- Eğer insaflıysanız fındıklı draje, muz, çilek filan (nadiren)
- Şeker hamuru
- Eminönü'nde gırla satılan alet edevat.
(Hele kurabiye tarifi çok daha pinti işi merak etmeyin)
Yapmanız gerekenler, pandispanyanın arasına boş kremaları sıvayıp iki fakirce fındık fıstık attıktan sonra şeker hamuru denen ve insanın dişine yapıştı mı gitmek bilmeyen kalorili izolasyon malzemesi ile pastayı kaplamak, üstüne de talebe göre bezine doldurmuş bebek, yiyişen çift, zikir çeken tarikat, ayı, öküz vb. figürler yapmak ve bu leş gibi tadı olan yavan şey için "ahhyyy konsept ohhyyşş" diyenlerden kürekle para almak. Kurabiye için de kalp kurabiyenin üzerine "Letafet (kalp) Hamdi" filan yazıyorsunuz şablonla, yine kürekle para.
Memlekette herkes kendini bir Cake Boss sandığı için emekli enişteniz bile yapar ayol.


Üstü icik bicikli pasta, altı cupcake, aman allahım dabıl yoluş!
                                         

Vampir ve bilumum garabet hakkında kitap yazmak: Kısa yoldan gözlerinizde euro işaretleri belirmesi için, son derece basit ve zinhar edebi birikim, yazarlık yeteneği, hatta kreş yaşından olgun bir hayal gücü gerektirmeyen bir yöntem de bu. İhtiyacınız olan şeyler vampir, çarşamba karısı, hıyarcıklı veba geçiren kurtadam gibi acuze bir karakter, çok şükür izdivaç programlarını izleyip anlayacak kadar gelişmiş zekaya sahip bir kız, ve sikko ötesi bir aşk hikayesi. Ve tabi bu sebepsiz orman katliamını elinden bırakamayıp kendisi gibi gerzekleri de en çok satanlar reyonuna koşturacak bir okur kitlesi. Hadi başlangıcınız ve ana temanız da benden olsun, hak mak istemiyorum:

"Mafalda boş zamanlarında siyah noktalarını sıkan ve kapı önünde çekirdek çitleyen patlamış mısır beyinli bir kızdır. Bir gün Mafalda'nın son derece vasat notlarla devam ettiği ve hocaların merdiven kenarından yürüyen kızların götüne baktığı liseye son derece moron bakışlı yani gizemli, ve şah damarı kesilip bütün gece baş aşağı asılarak kanı leğene akıtılmışçasına beyaz tenli Bartholomeo gelir. Kısaca Bartho diye hitap edilen bu gizemli çocuk arada okuldan uzaklaşıp tavuk kümeslerinin oraya gitmektedir, Bartho'nun vampir olduğunu düşünerek heyecandan heyecana koşan Mafalda ise, kendisi gibi 16. yüzyıldan kalma küflü bir isme sahip bu elemanın vampir olmanın yanısıra tavuklara tecavüz ettiğini anlayınca yıkılır. Neyse ki kısa süre sonra Mafaldagil'in kasabasına taşınan ve yoklukta gideri olan kurtadam Frederick, Mafalda'nın sivilceli kalbini çalacaktır. Fakat Frederick'in gizemli geçmişi bu aşkın önüne geçecektir: Frederick gerçekten kurtadam mıdır yoksa döşü kıllılığı ile meşhur, plajda hep kazağını çıkar esprisine maruz kalan, kulaklarından bile kıllar fışkıran dayısı Wilbur'a mı çekmiştir?"


                     Son sahne: Kılları dökülen Wilbur Dayı şifa için Mafalda'yı yemek isterken

Kişisel kıpraşım ve yiyip içip zayıflayın kitabı yazarlığı: Bu da en az ucube kitapları kadar karlı, fakat daha karmaşık bir yöntem. İlk olarak kendinize uydurukluğunu ispatlamaya kimsenin zahmet etmeyeceği bombastik bir özgeçmiş oluşturmalısınız, öyle ki daha düne kadar evde göt büyüttüğünüzü bilen komşunuz bile "haberimiz olmadan kadın/adam ne okullar bitirmiş, vay mk" demeli.
Örnek özgeçmiş:
"Falanca Filanca 1968 yılında şifacı bir baba ile kevaşe bir annenin çocuğu olarak Muş'ta doğdu. 8 yaşında ailesi ile Muş'tan Texas'a göç eden Falanca, ilkokulda düşünce gücüyle hocayı büktüğü için sık sık okuldan atıldı. Ondaki bu yeteneğin farkına varan ebeveynleri tam onu bir üfürükçüye götüreceklerdi ki tır çarptı, öldüler. Ailesinin ölümü üzerine bunalıma giren Falanca Tibet'e gidip uzun yıllar altında don olmadan dolaşmanın rahatlığıyla şen bir insan oldu. Daha sonra Londra'da kişisel gelişim, Venedik'te pandomim, Kuzey Irak'ta bomba imha uzmanlığı, Ankara'da ise açıköğretim işletme okudu. Tam 38 adet sertifikası bulunan yazar, 2004 yılında düşüne düşüne 57 kilo verdi. 2008 yılında yine aldı bunu bir düşünce ve borsada parayı kırdı. 2010 yılında normalde kendisine asla bakmayacak uzun bacaklı bir sarışınla yine düşüne düşüne evlenen yazar, 2012'de tövbe estafurullah üç harflilerle konuşmaya ve bu kitabı yazmaya karar verdi. (Ve sen de tüm bunları yedin asdfdsasdfds. O herif/karı aslında orta 2 terk)"
Bu noktadan sonra önemli olansa tıpkı makaroncuda olduğu gibi isim hadisesi, gayet kendine güvenli, karşı tarafa -sen diye hitap etmekten çekinmeyen, laçkalık ve laubalilikte sınır tanımayan şu tarz isimler:
- Beynini çıkar masaya vur
- Erkeğin mi gitti? Ay üzülme kız biri gider biri gelir :)
- Günde 10 saat ney çalarak zayıfla
- Evren malum yerime torpil soktu
- 1 haftada fasfarklı hatta fapfarklı bir insan ol
- Boğazını tutma, açık büfeye dal

İsimden sonra da "her gün dama çıkıp evrene hönkürün", "sabah aç karnına televizyon karşısında amuda kalkın", "zor durumda kalınca İsrafil'den Sur'u üflemesini rica edin" gibi antin kuntin telkinleri süsleyip anlatın. Bir de kapak için ennnnn yavşak sırıtmanızla poz verin. Paraları cepte bilin.



              "Kitaptan parayı bulunca içimin yağları eridi tığ gibi oldum şerefsizim"                                

İsmin sonuna photography eklemek: Şu zamanda ha isminin başına Sir ünvanı eklenmiş, ha sonuna photography, iki türlü de parayı cukkalayacaksın demektir, hele biraz da durmadan cırıldayan karılardan oluşan bir arkadaş çevren varsa ohohohovv müthiş.
Düğün fotoğrafçılığı, doğum fotoğrafçılığı, kutlama fotoğrafçılığı diye çok matah bir haltmış gibi ayrılan dalları hakkında kısaca bilgi:
- Düğün Photography: Gelinle damadı alıp Haydarpaşa, Bayrampaşa Sebze Hali, 7 sülalesinin kemikleri çürümüş paşa konakları (gelinle damat sanki toplu konutta 2+1'de oturmayacaklar mk), Park ve Bahçeler Müdürlüğü'nden alınmış bir harita güzergahı, Emirgan memirgan dolaştırıp, adeta şebeğe çevirip inanın kimsede olmayan, çok ama çok speyşıl fotoğraflarını çekiyor, instagram gibi biraz rengiyle mengiyle oynuyorsunuz. Sonra fotoğrafları veriyorsunuz "ayyy ne kadar beyaz yakalı, elit ve deyişiiikk" diye seviniyorlar, parayı kürekle çantaya dolduruyorsunuz.


                                               "Beyas yakalıyısss ama çok farklıyıssss :))))"

- Doğum Photography: National Geographic'te ineklerin doğurmasını bile izleyemeyen bir zat olarak, insan şiş yüzünü, vajina çapı takip eden doktorları ve böyle alien gibi kanlı canlı bir şeyin çıkışını neden fotoğraflatmak ister bunu hiç anlayamayacağım hele. İşte bi kadın var, boyuna bağırıyor çünkü doğuruyor, kocası var hastane masraflarını düşünüyor, doktorlar var "bir fotoğrafçı eksikti koduum" edasıyla dolanıyorlar, bir de sonunda kandan yüzü gözü gözükmeyen bir canlı. Neyse geçin, sonu yine vinçle para.

Hadi yine iyisiniz, tüyoları aldınız, aranızda uygulayıp parayı kıran olursa bir İskoçya tatili isterim. Tabi ki İskoçya, ne sandınız, Hindistan gibi bok pislik içinde yerlerle işim olmaz.

Esen kalın.







1 yorum:

ve sahne sizin